ust_banner

sol_blok

ANA SAYFA
 
KURAN-I KERİM

HADİSLER
İNCELEME - ARAŞTIRMA
GÜNDEM YAZILAR
BAŞKA HAKİKATLER
MİFTAHU'L-CENNEH
(Cennetin Anahtarı)
<< Tamamını Oku >>
 
EKÜMENİK KUTSAL KİTAP
<< Tamamını Oku >>

Apokrif Kitaplar

Kitab-ı Mukaddes
 
Linkler
İletişim

"(Resûlüm) de ki:
Ey Ehl-i Kitap!
(Yahudi ve Hıristiyanlar!) Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse, işte o zaman; 'Şahit olunuz ki, biz Müslümanlarız' deyiniz." (Âl-i İmran S., 64)

CEVABINIZ HİÇ İNANDIRICI DEĞİL,
HAHAMBAŞI GENEL SEKRETERİ!..
APAÇIK YANLIŞLARI SAVUNMAK ZORUNDA MISINIZ?..

Hakkı BAYRAKTAR

< Geri 1-2-3-4 İleri >

En kutsal (ne demekse!) olmayan (anlaşılan daha az kutsal olan!) metinlerin, yani doğrudan vahiy olmayıp insan yazması olan metinlerin, en kutsal metinler arasında yıllardır ne işi vardı?(veya halâ ne işi var?)
- 'Okunmasında yarar olan, okunsa iyi olur cinsinden' (ancak doğrudan vahiy olmayan) dini bazı metinleri Kutsal Kitap metinleriyle -hiçbir açıklama koymadan- aynı kitapta yayınlayıp üstelik de üzerine 'Kutsal Kitap' yazmak ne demektir? En kutsal olanla, az kutsal olanı veya hiç kutsal olmayanı, okuyucular nasıl ayıracaklar? Yoksa kutsal metinlerin tam olarak neler olduğu hala kesinleşmedi mi?..

'Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından çıkarılan Mukaddes Kitap'ta hepsinin var,' olduğunu iddia ettiğiniz ve bizim yayınladığımız kitapların hiçbirisi bugünkü Mukaddes Kitap'ta mevcut değildir. Zahmet edip bir göz atılsaydı bu rahatlıkla anlaşılacaktı. Ancak peşin hüküm ve baştan reddetme anlayışı, bu bariz yanlışa götürmüştür. Kutsal Kitap'tan çıkarılmış bu kitapları, ilk defa Türkçe olarak biz yayınladık.
Ayrıca 17. yüzyılda Ali Beyin yaptığı tercümenin Türkçeleştirilmişi de mevcut değildir. Eğer mevcut ise, yerini söyleyin de biz de görelim…Keşke böyle bir şey olsaydı! (Ya da, böyle bir şey var da biz bilmiyoruz…)

(Altıntaş) - "Benim imanım; Tevrat'ın, Musa tarafından bana aktarılan ilk beş kitabının, ilahi iradeyle yazdırıldığını ve Tanrı ağzından ve Musa eliyle yazılmış olduğunu ve ogünden bugüne kadar değişmeden gelmiş olduğuna inanmamı gerektirir. Bundan sonra yazılanların hepsi, kul yazısıdır.

İman kitaplarının değiştirilmesi hikayesini, dinler tarihi bilimcisi olarak nasıl yorumladığıma gelince; din, bir sosyal devrimdir. Ahlaksal devrimdir. Bütün devrimler gibi yerleşinceye, kurumsallaşıncaya ve kuramsallaşıncaya kadar belli bir takım düzeltmeler görmüş olabilir. Bunda da sakınca yoktur."

Tevrat'ın ilk beş kitabının, Musa tarafından ilahi iradeyle yazdırıldığı ve bugüne kadar değişmeden gelmiş olduğu' iddia edilerek diğerlerine fazla itibar edilmiyor ve bu beş kitap, kesin vahiy (Allah'ın eksiksiz kitabı) gibi gösterilmeye çalışılıyor. Halbuki bu kitaplar da hatadan vareste değildir / kesin hatalarla doludur. İşte birkaç örnek:

Tesniye: 34/5-8: "Ve Rabb'in sözüne göre; Rabb'in kulu Musa orada, Moab diyarında öldü. Ve Moab diyarında Beyt-peor karşısındaki derede onu gömdü; fakat bugüne kadar kimse onun kabrini bilmez. Ve Musa öldüğü zaman yüzyirmi yaşında idi; gözü zayıflamadı ve kuvveti eksilmedi. Ve İsrailoğulları, Moab ovasında, otuz gün Musa'ya ağladılar; ve Musa için yas/ağlama günleri tamam oldu."

Yanlış okumadınız; Musa(a.s.)'a gelen ve Musa(a.s.)'ın insanlara tebliğ ettiği Tevrat(!), O'nun ölüm hikayesini anlatıyor!..Açıkça anlaşılıyor ki; bugünkü Tevrat, Musa(a.s.)'a vahyedilmiş bir kitap değil, Musa(a.s.)'ın ölümünden sonra birileri tarafından kaleme alınmış ve değiştirilmiş bir kitaptır.

Ancak Yahudi düşünürler, buna da bir çare(!) bulmuşlar; 'Beş kitap içinde Musa'nın ölümünden bahseden cümleler hariç, diğerleri Tanrı'nın vahyidir,' diyorlar. (Altıntaş'ın belki bu şekilde savunmasını kolaylaştırmış olurum!..) Daha neler? Var mı başka çıkarmak istediğiniz?!. Geriye ne kalıyor; onu net olarak bir bilebilsek...

Peki bunlar ve 'hepsi, kul yazısıdır,' denen diğer metinlerin, kul yazısı olmayan / değişmemiş kabul edilen ilahi metinler arasında ne işi var?

Bütün bu metinleri ihtiva eden bir kitabın kapağına 'Mukaddes Kitap' yazmak; içindeki bütün metinlerin kutsal/ilahi olduğunu peşinen kabullenmek anlamına gelmiyor mu?

Bir ilahi kitabın düzenlenmesinde böyle bir karmaşıklık ve tutarsızlık nasıl olabilir? Yoksa; hangi metinlerin tam olarak ilahi olup olmadığına henüz karar verilemedi mi?..

Tekvin: 32/24-30: "Ve Yakub yalnız başına kaldı ve seher sökünceye kadar bir adam onunla güreşti. Ve onu yenmediğini görünce, uyluğunun başına dokundu ve onunla güreşirken Yakub'un uyluk başı incidi. Ve dedi: Bırak gideyim, çünkü seher vakti oluyor. Ve dedi: Beni mübarek kılmadıkça seni bırakmam. Ve ona dedi: Adın nedir? Ve o dedi: Yakub. Ve dedi: Artık sana Yakub değil, ancak İsrail denecek; çünkü Allah ile ve insanlarla uğraşıp yendin. Ve Yakub sorup dedi: Rica ederim, adını bildir. Ve dedi: Adımı niçin soruyorsun? Ve orada onu mübarek kıldı. Ve Yakub o yerin adını Peniel koydu; çünkü Allah'ı yüzyüze gördüm ve canım sağ kaldı, dedi."

Yine yanlış okumadınız. Bugünkü Tevrat; tanımadığı (ve kendisini de, tanışıklık verdikten sonra tanıyabilen) Allah(Yehova) ile Yakub'un güreş tutmasından ve tanrının tuş olmasından söz ediyor! Daha sonra aciz ve mağlub tanrı(!), güçlü ve galip Yakub'u mübarek kılıyor…Ve Yakub, yendiği tanrıya adını sorunca, tanrı (herhalde utandığından olacak) söylemiyor. Tanrılık, daha güçlü olana yakışmaz mıydı?!.

Tekvin: 3-16-18: "Kadına dedi: Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım, ağrı ile evlat doğuracaksın ve arzun kocana olacak; o da sana hakim olacaktır. Ve Âdem'e dedi: Karının sözünü dinlediğin ve ondan yemeyeceksin diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetli oldu; ömrünün bütün günlerinde zahmetle ondan yiyeceksin.."

Bu ifadelerden anlaşıldığına göre; Cennetteki yasak meyveden yemenin cezası olarak kadına, gebelik ve ağrı ile evlat doğurmak, kocaya arzu duymak ve kocanın hakimiyeti verilmiştir. Toprak, Âdem yüzünden lânetlenmiş (toprağın suçu neyse!..) ve topraktan zahmetle ürün elde etmek, bütün insanlığa kalıtımsal bir ceza olarak kalmıştır.

Anne olmayı bir mutluluk vesilesi sayması gereken bir anne, bunun bir işkence, doğan çocuğunun da 'Allah'ın belası' olduğuna inanırsa ve çalışmaya/ziraat yapmaya 'lânet olası toprak!'tan ürün elde etmeye Allah'ın azabı olarak inanılırsa, o hayat nasıl huzur içinde yaşanabilir. Böyle inanmayı öngören bir kitap, insanlığa huzur ve mutluluk getirecek gerçek ilahi kitap olabilir mi?..

< Geri 1-2-3-4 İleri >

 
alt_banner