ust_banner

sol_blok

ANA SAYFA
 
KURAN-I KERİM

HADİSLER
İNCELEME - ARAŞTIRMA
GÜNDEM YAZILAR
BAŞKA HAKİKATLER
MİFTAHU'L-CENNEH
(Cennetin Anahtarı)
<< Tamamını Oku >>
 
EKÜMENİK KUTSAL KİTAP
<< Tamamını Oku >>

Apokrif Kitaplar

Kitab-ı Mukaddes
 
Linkler
İletişim

"(Resûlüm) de ki:
Ey Ehl-i Kitap!
(Yahudi ve Hıristiyanlar!) Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse, işte o zaman; 'Şahit olunuz ki, biz Müslümanlarız' deyiniz." (Âl-i İmran S., 64)

Yutulmaya hazır lokma gibiyiz

-Azizim hemen hepsini denediğimiz ve dertlerimize yeni dertler, sorunlarımıza yeni sorunlar eklemekten başka bir işe yaramadığını gördüğümüz diğer ideolojiler gibi, ırkçılık ve milliyetçilik ideolojisi de bize batıdan geldi.

Bu ideoloji batıda iki dünya savaşına, milyonlarca
insanın kanının seller gibi akmasına, büyük acılara ve yıkımlara sebep oldu. Pek çok acı tecrübelerden, savaş ve yıkımlardan sonra, kan bağı ve ırk esasına dayanan ideolojilerin, fayda yerine zarar getirdiğini öğrenen batının bugün geldiği anlayışı hep birlikte görüyoruz. Onlar toplumların birlik ve beraberlik içinde varlıklarını geliştirip sürdürmede, kan bağından çok daha önemli bağlar ve unsurlar olduğunu çoktan anladılar.

Bakınız, Amerika Birleşik Devletlerinde kaç ayrı unsur, kaç ayrı millet yaşıyor. Hepsi de çok uzak olmayan bir geçmişte, dünyanın dört bir yanından toplanıp oraya gelmişler. Hala da dışarıdan göçmen kabul ediyorlar. Ama hepsini bir arada tutan ortak değerler etrafında, bir Amerikalılık bilinci oluşturmuşlar. Yıllarca birbirleriyle kanlı savaşlar yapan Avrupa devletleri de, yine ortak değerler etrafında Avrupa Birliği adıyla bir araya gelmeye çalışıyorlar.

Bizde ise tam tersi. Bizim için büyük felaketlere yol açtığı ve daha da beterlerine sebep olabileceği aşikar iken, hala aşırı milliyetçi, ırkçı ve şoven politikalardan medet umanlarımız hiç de az değil. Peki sonuçta ne oluyor? Batılılar, daha çok birleşip kenetlenmek için değerler üretmeye çalışırlarken, biz elimizdekileri de örseleyip heder ediyoruz. Sonuçta onlar, sürekli birleşip güçleniyorlar, biz ise bölünüp parçalanıyor, gittikçe birbirimizden uzaklaşarak daha da zayıflıyor, yutulmaya hazır lokmalar haline geliyoruz.

Irkçılık öyle bir hastalıktır ki, bıraktığı arazların ve vereceği hasarların nereden başlayıp, nerelere kadar varacağını kestirmek bile zordur. İslam coğrafyasına bakarsanız, bunun bizi nasıl bölüp parçaladığını hemen görürsünüz. Söyler misiniz bana, dünyada kaç tane Arap milleti var?

Birkaç ağızdan birden, koro halinde:

- Bir tane üstad, kaç tane olacak?

- Peki kaç tane Arap devleti var?

Cılız ve düşünceli birkaç ses:

- 21 Arap devleti var. Filistin'i de devlet sayarsak, 22 tane.

- Bunların hepsi de aynı coğrafya üzerinde yaşıyorlar. Dilleri de, dinleri de aynı. Cetvelle çizilmiş gibi yapay sınırlarla birbirlerinden ayrılmışlar. Bir türlü aynı çatı altında toplanamıyorlar. Hiçbir konuda iki lafları bir araya gelmiyor. Sınır çatışmalarından, rejim farklılıklarına kadar, aralarına binbir türlü ihtilaf girmiş. Mevcut ihtilafların çözülmesi bir yana, her gün bunlara yenileri ekleniyor.

Aydınları da: "Yahu biz tek bir millet değil miyiz? Düşman milletler
bile bir araya gelebiliyorlar da, biz niye gelemiyoruz?" diyecekleri yerde, daha ırkçı, bölgeci, kabileci, bölücü ve milliyetçi söylemlerle ayrılıkları kökleştirmeye temellendirmeye çalışıyorlar.

Batılı devletler, ayrı ırklara, inançlara, ayrı düşüncelere, hatta sistemlere sahip oldukları halde; birleşmeye, bütünleşmeye, genişlemeye çabalarken ve bu yolda da her gün yeni mesafeler kat ederken; Müslüman ülkeleri olur olmaz bahane, sebep ve gerekçelerle bölmeye, sonra daha fazla ve tekrar tekrar bölüp parçalamaya, böylece onları batı hegemonyasını gönül rızasıyla kuzu kuzu kabul edecek hale getirmeye uğraşıyorlar. Çoğumuz da buna alet oluyoruz. Allah, tarih, insanlık ve gelecek nesiller önündeki vebalimizin ve sorumluluğumuzun farkına varamıyoruz.

 
alt_banner