"Geniş ufuklu fikir adamlarına ihtiyacımız var"

Duyduklarından şaşkına dönen bakan, bu görüş ve düşüncelerin kendisine çok ilginç ve alışılmadık geldiğini, bunlar üzerine enine boyuna konuşup tartışmayı çok arzu ettiğini, ancak katılması gereken başka bir program nedeniyle bu kokteylden erken ayrılmak zorunda olduğunu belirttikten sonra Hoca'ya bir teklifte bulundu:

- Üstadım, sen burada kalsana! Bizim senin gibi açık fikirli, geniş ufuklu ilim ve fikir adamlarına çok ihtiyacımız var! Hem bak, Türkiye'de senin kıymetini bilip, layık olduğun bir görev bile vermemişler! Biz sana görev de veririz, imkan da!

- Sayın Bakan, siz beni boş verin, bizden geçmiş artık! Sonra ben halimden şikayetçi değilim. Demek ki Cenab-ı Hakk, bize kendi yolunda hasbi, ücretsiz, karşılıksız hizmet etmeyi takdir eylemiş. Onun vereceği karşılığı hiç kimse veremez.

Ben, Allah'tan başka hiç kimseden en ufak bir yardım ve takdir beklemeden, elimden geldiği kadar gece gündüz talebe yetiştirmeye çalışıyorum. Kim bana hangi dersi okumak veya hangi konuda bilgi birikimini artırmak için başvurursa, takatim nispetinde ona yardımcı oluyorum. Talebeyle meşgul olmaktan aldığım hazzı, hiçbir şeyden almam. Benim için bu, belki de kendi neslimden evlat sahibi olmaktan bile hayırlı. Çünkü kendi sulbünüzden gelecek olanların ne olacağı, nasıl olacağı belli olmaz.

Bana hep idealist, salih, ihlaslı, ilerisi için ümit veren, pırıl pırıl gençler geliyor. Onlar benim manevi evlatlarım. Ben onlarla meşgul olarak hem sürekli kendimi yeniliyorum, hem de içlerinden bazılarının ilerde İslama, Müslümanlara, hatta tüm insanlığa yapacakları hayırlı hizmetler sayesinde kıyamete kadar amel defterimin açık kalmasına sebep olacaklarını umuyorum.

Ama siz devletsiniz. Üzerinize düşen çok daha büyük görevler var. Aklınızı başınıza toplayın! Olup bitenlerin, geçmişin, geleceğin muhasebesini ve muhakemesini doğru yapın! Kimsenin, özellikle ebedi ve ezeli düşmanlarınız olan yabancıların yönlendirmelerine kanmayın!