ust_banner

sol_blok

ANA SAYFA
 
KURAN-I KERİM

HADİSLER
İNCELEME - ARAŞTIRMA
GÜNDEM YAZILAR
BAŞKA HAKİKATLER
MİFTAHU'L-CENNEH
(Cennetin Anahtarı)
<< Tamamını Oku >>
 
EKÜMENİK KUTSAL KİTAP
<< Tamamını Oku >>

Apokrif Kitaplar

Kitab-ı Mukaddes
 
Linkler
İletişim

"(Resûlüm) de ki:
Ey Ehl-i Kitap!
(Yahudi ve Hıristiyanlar!) Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse, işte o zaman; 'Şahit olunuz ki, biz Müslümanlarız' deyiniz." (Âl-i İmran S., 64)

HZ.OSMAN, MUSHAF'I NİÇİN İSTİNSAH ETTİRDİ?
ÖZEL MUSHAFLARI NİÇİN YAKTIRDI?

Genişlemiş İslam devletinin önemli merkezlerine da­ğı­lan Sahabe, kendi bildiği kıraati halka öğretiyordu. Bunun neticesinde şehirler arasında kıraat farklılıkları ortaya çıkmıştı. Çünkü Hz.Ebubekir döneminde yazılan 'İmam Mus­haf' yedi harf(lehçe) gözönünde bulundurularak, bazı keli­meler, lehçelere göre farklı telaffuzları gösterecek şekilde yazılmıştı. İmlası aynı olsa da telaffuzları farklı olabiliyordu.

Yeni Müslüman olmuş Arap olmayan halklar, diğer leh­çe­leri bilmediği için öğrendikleri kıraatin tek doğru oldu­ğuna inanıyorlardı. Bu sebepten münakaşalar çıkıyor, birbirine 'kâfir' diyecek kadar ileri gidenler oluyordu. Ebu Kı­la­be 'nin rivayetine göre, sonu tekfir etmeye varan bir mü­na­kaşaya Hz.Osman da şahid olmuş, onlara; 'Siz, benim ya­nım­da bile ihtilaf ediyorsunuz. Daha uzak yerlerde bulunanlar elbette daha fazla ihtilafa düşerler,' deyip Mushaf'ı çoğaltmak ge­­reğine kanaat getirmişti.

Bardağı taşıran son damla, Buhari'nin rivayetine göre şu hadise idi: Hicri 25 senesinde vuku bulan Ermenistan Ga­za­sında, Suriye ve İrak askerleri birlikte savaşmışlardı. İki bölgenin askerleri, kıraat hususunda ihtilaf ederek birbirlerini tekfir edenler dahi oldu. Ordu komutanı Huzeyfe İbnü'l-Ye­man , bu duruma çok üzüldü ve Medine'ye döner dönmez, daha evine gitmeden Hz.Osman'a varıp; "Ne olur, mah­volmadan önce şu ümmetin imdadına yetiş!.." diyerek meseleyi anlattı ve Yahudi ve Hıristiyanlar gibi Kitap'ta ihtilaf edil­me­sinden endişe ettiğini arzetti.

Bunun üzerine Hz.Osman, Muhacirun ve Ensarla isti­şa­re ederek Hz.Hafsa 'daki Mushaf'ın tek bir lehçe üzerine ço­ğaltılmasına ve önemli merkezlere gönderilmesine karar verdi ve huzurundaki seçkin heyete; "Ben, halkı bir tek (tek lehçe üzerine yazılmış) Mushaf'ta toplayacağım. Böylece ihtilaf­la­rın önünü almak istiyorum," demiştir. (el-Mukni, s.119-120; el-Bür­han, İ.235; Tarih-i Kur'an; s.12 )

Hz.Osman(r.a.), bu Kur'an hizmetinde Allah'ın lütfuyla kesin başarıya ulaşmıştır.

Bu büyük halifenin, aynı meyanda bir hizmeti de, deği­şik lehçelerde yazılmış, hatta bazıları eksik de olabilen şahsi (özel) Kur'an nüshalarının imha edilmesini(yakılmasını) em­retmesiydi. İbnü'l-Cezeri (v.: 833/1429) , şahsi Kur'an'lar hakkında şu tesbiti yapıyor:

"Bazan izah maksadıyla, metin arasına kıraatler hakkında a­çıklamalar koyarlardı. Çünkü onlar, Hz.Peygamber(s.a.v.)'den öğ­­rendikleri Kur'an'ı iyice biliyorlardı."

Bazen de metnin devamına tefsir mahiyetinde notlar yazıyorlardı. Mesela; İbnu Mesud , kendi Kur'an'ına, Bakara Sûresi 198. ayetin (“ Rabbimizin lutuf ve kereminden nasibinizi aramanızda size bir günah yoktur .”) hemen devamına; " fî mevâsimi'l-hacci: hac mevsiminde ," diye yazmıştı. İşte bütün bunlar, resmi bir Kur'an'ın ortaya çıkmasını ve diğerlerinin imha edilmesini zaruri kılıyordu.

Böylece Hz.Osman, ileride doğabilecek büyük fitnelerden ümmetin korunmasında çok büyük bir hizmeti başarmıştı.

"Fakat Hz.Osman'ın emrine rağmen, öyle anlaşılıyor ki, şahsi mushaflar, geniş İslam dünyasına yayıldığından büsbütün or­ta­dan kalkmadı. H .3. ve 4. asırda Kur'an Tarihine dair eser ya­zan­lar; İbn Mesud, Ubey gibi zevatın mushaflarını gördüklerini bil­di­rirler. Bu da iyi olmuştur. Kaybolsalardı, muarızlar tarafından, aralarında fazla bir fark olduğu iddia edilebilirdi." (Prof. Dr. S. Yıl­dırım, a.g.e., s. 69-70)

Böylece J. Gılchrıst 'ın mezkur kitabındaki; "Hafsa' nınki­nin dışında kalan diğer bütün nüshaların yakılışı (gerekli is­tin­sah yapıldıktan sonra Hafsa'nın nüshası da yakılmıştır. O da res­mi bir mushaftı ama, sûrelerin sıralanması konusunda üze­rinde çalışılmamıştı ve yazısı da o kadar mükemmel değildi. Bunun için onun da yakılması gerekmişti. Bütün gayret, Allah'ın ki­tabı hu­su­sunda hiçbir ihtilafa meydan vermemek içindi. / H.B. ) bun­ların ara­larındaki farklılık gösteren tüm delilleri or­ta­dan kaldırmıştır. Bizce bu nüshaların böyle bir müdahaleye maruz ka­la­rak yakılmaları, bu farklılıkların çok ciddi ve aşırı olduklarına ışık tutmaktadır," (Bkz: a.g.e., s.27) şeklindeki aşırı ve maksatlı iddiası da su­ya düşmektedir.

 
alt_banner