ust_banner

sol_blok

ANA SAYFA
 
KURAN-I KERİM

HADİSLER
İNCELEME - ARAŞTIRMA
GÜNDEM YAZILAR
BAŞKA HAKİKATLER
MİFTAHU'L-CENNEH
(Cennetin Anahtarı)
<< Tamamını Oku >>
 
EKÜMENİK KUTSAL KİTAP
<< Tamamını Oku >>

Apokrif Kitaplar

Kitab-ı Mukaddes
 
Linkler
İletişim

"(Resûlüm) de ki:
Ey Ehl-i Kitap!
(Yahudi ve Hıristiyanlar!) Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse, işte o zaman; 'Şahit olunuz ki, biz Müslümanlarız' deyiniz." (Âl-i İmran S., 64)

BİR PROTESTAN DAVET YA DA KARLOS İLE YARIM GÜN

İlahiyat Fakultesini bitirip öğretmen olarak İstanbul'a tayin ol­duk­tan sonra da, misyonerlerle irtibatım devam etti.

Beni bir sempatizan sandıkları için, yurt içi ve yurt dışından yo­ğun mektup ve yayınlarına muhatap oldum. En çok ilgimi çe­ken mektupta şöyle denmekteydi:

"Değerli Hakkı Bayraktar;

Gönderdiğiniz cevaplarda, konuları güzel kavradığınız anlaşılıyor. Bu yüzden size, müsait bir yerde ve zamanda görüşmemizi teklif etmeyi faydalı gördüm.

Sizin de uygun göreceğinizi düşünerek, görüşmemizi kolaylaştırmak amacıyla, aşağıda ismimi ve telefonumu yazıyorum. Bu şekilde yer ve za­ma­nı tesbit edebiliriz.

Sevgilerimi sunarım."

(K.K.A.M. / Kutsal Kitap Araştırma Merkezi adına Karlos / Tel.: 0 212 258 32 10 - 252 55 71) "

Mektup elime geçince hemen Karlos 'u telefonla aradım. Cu­martesi günü saat 13:00'de Taksimdeki The Marmara Otelinin ö­nünde buluşmayı kararlaştırdık. Onu, kareli ceketi ve elindeki si­yah çantası ile tanıyacaktım...

23 Ekim 1993 günü kararlaştırdığımız yer ve saatte Karlos Mad­­rigel ile buluştuk ve tanıştık. İspanyol asıllı bir Protestan mis­yo­ner. Reklam işleriyle uğraşıyor. Türkçeyi kusursuz ve etkili ko­nu­­­şuyor. Taksim Meydanına yakın bir çay bahçesinde yaklaşık üç saat konuşup tartıştık. Tabii ki, Hıristiyanlık ve Kitab-ı Mu­kad­des üzerine konuştuk. Bugünkü İnciller ve Tevrat'taki çelişkili hu­sus­la­rı gündeme getirdiğimde, hiçbirine inandırıcı cevap vere­medi. Tevrat'taki "tanrının yedinci günde istirahat etmesi" ni, "yarattıktan sonra bir miktar ara vermesi" şeklinde zoraki bir yoruma tabi tuttu. Ama, "istirahat" sıfatı Tanrı için asla kullanılamazdı...

Teslis'i izah için de, şu münasebetsiz örnekleri verdi:

1- Enerji= Güç(Baba)> Işık(Oğul)> Isı(Ruhu'l-Kuds)

2 - Karakter= Düşünce(Baba)> Söz(Oğul)> İcra(R. Kuds)

3 - Karlos= Baba> Çocuk> Eş (Yani Karlos; hem bir baba, hem bir eş, hem de bir çocuktur.)

Bu örneklerden hiçbirisi, teslisin doğruluğunu ispatlayacak ör­­­nekler olamazdı. Çünkü her üç örnekte anlatılanlanlar; aynı var­­lığın, o varlıktan asla ayrı olmayan sıfatlarıydı. Teslis inancındaki Baba-Oğul-Kutsal Ruh ise; herbiri ayrı şahsiyetler halinde belirmiş unsurlardı. Yani Oğul ve R. Kuds; Babanın bir sıfatı de­ğil, kendi başına birer tanrıydı...

Çay bahçesindeki sohbetimiz uzayınca Karlos , bir toplantıya ye­tişmesi gerektiğini söyledi. Beraberce bir taksiye atlayarak Be­şik­taş-Yıldız Yokuşundaki bir apartmanın önünde indik. Asansöre binerek bir daireye çıktık. Burası, Protestan Gençler Birliği' nin mer­keziydi.

Bay ve bayan 15-20 Protestan burada seminerlerle eğitiliyordu. İnciller 'den bölümler okunup kendilerince açıklanıyor; açıklamalar, bir pano üzerinde yazılı olarak gösteriliyordu. Gitar eşli­ğinde topluca ilahiler söyleniyor ve dualar yapılıyordu.

Yapılan bu eğitim faaliyetini, arka sıralardan bir yere oturarak takip ettikten sonra, kütüphaneden (piyasada rastlamadığım ve dik­katimi çeken) bazı demirbaş kitapları (önce vermek istemeseler de ısrar ederek) satın aldım ve vedalaşarak oradan ayrıldım.

***

Misyonerlerle yaşadığım bütün bu hadiseler karşısında, " Allah katında yegane din olan İslam "a bağlılığım kuvvetlenirken çoğu za­man da hayıflandım durdum: Onlar, muharref ve batıl dinlerini yaymak uğruna bu kadar organizeli bir gayret gösterirken biz­ler; hak dinimizi gerektiği şekilde insanlığa neden anlatamıyo­ruz?!.

İnsanlığın, İslam'a teslimiyetten gayrı kurtuluş yolu olma­dı­ğı­nın şuurunda olan Müslümanlar olarak; görev ve sorumluluğumuzun ne kadar ağır olduğunun da farkında olmalı değil miyiz?..

Misyonerlerle mü­ca­dele ederken, Kur'an'ın şu tavsiyeleri dai­ma ışığımız olmalıdır:

İçlerinden zulmedenleri hariç, Kitap Ehliyle(Yahudi ve Hıris­ti­yanlarla) ancak en güzel tarzda mücadele edin ve deyin ki; ‘Bize in­dirilene de, size indirilene de inandık. Tanrımız ve tanrınız bir­dir ve biz O'na teslim olanlarız. ” (el-Ankebut, 46)

 

 

 

 
 
alt_banner